9.27.2017

Ahmak Tilki(!)



Mevsimlerden dört mevsim bugünlerde.. Yaşadığımı değil de hissettiklerimi yaşıyorum.. Koca evde şu rutubetli küçük odaya dünyamı sığdırdım. Camın kenarında duran yatağım darmadağınık.. Üzerinde katlanmayı bekleyen bir yığın çamaşır.. Canım iş yapmak istemiyor.. Servis masasının en küçüğü, odamın kenarında kırık kristal kesme vazonun içindeki sahte çiçeklere değer katmış gibi gözüküyor.. O da sahte!

9.25.2017

Lilanın Büyülü Miladı- Final-






Gözlerinden süzülen bir damla yaş belirmişti. Etraf karanlık olsa da Nazlı Milat hep aynı yere bakıyordu Yahyayı görmek için.

Hareket etmeye korkuyordu Nazlı. Ya çekip giderse diye. Gözyaşları görmesine engel olmaya başlayınca elleriyle gözlerini silip, gözlerini hiç kırpmadan camdan yolun karşı tarafında duran Yahyayı görmeye çalışıyordu. Yağmur bir anda bardaktan boşanırcasına yağmaya başlamıştı. Ellerinin titremesine engel olmasını bırak kalbi, zihni dahi söz dinlemiyordu sanki. Ne duruyorsun, koş, diyen aklına karşı gelen ayakları mıh gibi olduğu yerde kalmıştı. Sadece gözleri tek noktada sabitlenmişti. Yahya karşısında duruyordu işte.
-Koş aptal, koş işte!

Derin nefes alıp koşmaya başlamıştı Nazlı Milat. Yağmur daha saniyesinde sırılsıklam yapmıştı onu, ama umurunda değildi. Bütün hücresinde hissettiği o buruk mutluluk, ritmi bozulan kalbine söz dinletememesi aşktandı. Emindi artık. Çok geç olsa da emindi. 

9.01.2017

Mandalina-Tekrar yayın blogdaki ilk hikayem :)



Sokağın başındaki telefon direğinin başında oturmuş gelen geçene bakıyordu. Yanındaki poşette üç beş mandalina. Evden çıkmadan annesi tutuşturdu eline. O inatla almak istemese de şimdi keyifle mandalinaları yiyordu. Hafif esen rüzgar, neredeyse yağmak üzere olan yağmur ve uzaktan beliren kara bulutlar gecenin ketum geçeceğinin habercisiydi. Yeşilimsi turuncumsu renk cümbüşüyle kaplı mandalina kabuğunu soyarken yanına koşarak gelen arkadaşının ona seslenmesiyle başını sesin geldiği tarafa doğru kaldırıp baktı. Uzun saçları yağan ince yağmurdan kıvır kıvır olmuş, yolda koşarak geldiği içinse paçaları çamura bulanmıştı. Biri rengi solmuş olan tamamen çamura bulanmış kırmızı terlik diğer ayağında ise önü yırtık kara lastik.." Ba..bam gel..cek ş...şim.di." Elindeki gazete kağıtlarını acele ile arkadaşına verdi. Koştuğu için nefes nefese kalmış cümlesini zor tamamlamıştı. Arkadaşının istediği gazete kağıtlarını verdiği gibi geldiği yoldan koşarak eve gitti. "Zeyneeep!" diye bağırsa da Hülya, arkadaşı çoktan köşeyi dönmüş, yoldan kaybolmuştu. Halbuki yanındaki poşette duran büyücek ve yediği mandalinaların en güzelini arkadaşına vermek için ayırmıştı. Elindeki gazete kağıtlarını katlayıp kazağını kaldırıp  karnının üstüne koymuş, ıslanmasın diyede kazağıyla kağıtları korumuştu. Poşetteki mandalinayı da geçen sene annesinin ördüğü hırkasının cebine koyup eve doğru koşmaya başladı.
 

BAYAN HOHORİ YAZIYOR. Published @ 2014 by Ipietoon